fbpx
Giriş
x
veya
x
x
Kayıt
x

veya

social facebook social twitter instagram

GİNGİVEKTOMİ

Gülümsemeniz güzel, dişetleriniz yeterince sağlıklı mı? Emin değilseniz bu önemli durumu anlamak için, lütfen şimdi kendinize beş dakika ayırarak en yakın aynanın karşısına geçip aşağıdaki birkaç soruluk testi cevaplandıralım. Vereceğiniz cevapların hepsi “EVET” ise sizi tebrik ederim; çok sağlıklı diş etlerine sahipsiniz:

•Dişetlerimiz dişlerimizi sıkıca tutarak güçlü bir görüntüye sahip mi?

•Dişetlerimizin yüzeyi portakal kabuğu görüntüsünde ve açık pembe renkli mi?

•Dişlerimizi köklerin başlangıç kısımlarından itibaren çevreleyen ve diş hatları boyunca devam eden bir dişeti sınırımız var mı?

•Normal fırçalama ve ip kullanımıyla dişetlerimizde kanama meydana geliyor mu?

•Dişetlerimizde kırmızılık, şişkinlik ya da enfeksiyon şikayetleri yok mu?

Cevaplarımızın çoğu “HAYIR” ise; dişetlerimiz sağlıksız demektir ve aşağıdaki testi de cevaplandırmamızda fayda var:

•Dişetlerimizde zaman zaman ağrı, dişetlerine bastırınca hafif ağrı, dişetinden sızan iltihap veya o bölgedeki dişte hassasiyet hissediyor musunuz? 

•Dişetlerinde tespit ettiğiniz çekilme ve açığa çıkan kök yüzeyleri var mı?

•Dişeti kenarlarında diş taşları nedeniyle oluşan siyah alanlar görüyor musunuz?

•Dişlerde sallanma, uzama ve dişler arasında açılmalar dikkatinizi çekti mi?

•İltihaba bağlı ağızda koku ve kötü tat duyuyor musunuz?

•Dişetlerinizde kaşınma, karıncalanma hissi duyuyor musunuz?

Bu sorulara cevaplarımız “EVET” ise dişetlerinin iltihabından “GİNGİVİTİS” hastalığına, sonrasında dişi çevreleyen dokuların iltihabı olan “PERİODONTİTİS” hastalığına kapılarınızı açmışsınız diyebiliriz. Unutmayalım ki sağlıklı dişetleri asla kanamaz. Eğer dişlerimizi fırçalarken dişetlerimiz kanıyorsa, bu gingivitisin ilk bulgularından biridir. Bu aşamaya kadar belki de hiç önemsememiş olmanız, gingivitisin ağrısız olmasındadır. İhmalimiz devam ettiği zaman dış çevre dokuları da zedelenmeye başlar. Son aşamada artık diş sallanmaya başlar ve diş kaybı meydana gelir. Ancak her gingivitis hastalığı periodontitise dönüşmez. Günlük ağız bakımımızı yaparak, bu hastalığın önüne geçmemiz mümkündür. Fırçalama sonrasında bakteri miktarı azalır fakat zaman geçmesiyle hemen çoğalmaya başlar. Yemek aralarında şekerli gıdaların alınması dişlere zarar verir. Sürekli şeker alınması bakterilerin aralıksız beslenmesine ve asit oluşumuna neden olur. Bu durumda dişin kendini toparlayacak zamanı olmaz, bu nedenle yenilen şeker miktarı değil yeme sıklığı önemlidir. Ortamda şeker bulunduğu zaman bakteriler asit oluşturarak dişi yumuşatırlar ve böylece çürük oluşur. Bu yüzden şekeri çok sık tüketmekten kaçınmamız gerekir. Çene kemiğimiz ve dişlerimiz için doğru şekilde beslenmemiz gerekir. Yediklerimizden sonra kalan artıkları ve oluşan dental plağı, günlük doğru fırçalama ve diş ipi kullanımıyla rahatlıkla temizleyebiliriz. Hatta ağız duşu ile bakımlarını yapabiliriz. Bu özenli bakımla diş taşı ve tartar oluşumunu en aza indirgeyebiliriz. Ama tamamen ortadan kaldıramayabiliriz. Zira plak sertleştiğinde ve tartar halini aldığında, sadece diş hekimi tartarı temizleyebilir. Düzenli diş hekimi kontrolü de burada devreye girer. Diş hekiminiz tartarları temizlediğinde bir süre sıcak-soğuk hassasiyet hissedebilirsiniz. Bu oldukça normaldir. Düzenli fırçalama ile hassasiyet tamamen ortadan kalkar. 

Hamileliğin ilk aylarında diş etlerinde kızarıklıklar veya şişlikler görülebilir. Bu dönemde dişetleri hassaslaşır ve kolayca kanar. Bu değişiklikler, hamilelik sırasında östrojen ve progesteron hormonlarının salgı artışından kaynaklanır. Genelde hamileliğin 2. ayında başlayıp 8. ayda en üst seviyeye çıkan, “hamilelik gingivitisi” adı verilen bu olgu, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir. Lakin bu dönemde ağız ve diş sağlığının ihmal edilmesi, tabloyu çok ciddi boyutlara taşır. 

Dişetlerinin iltihabı olan gingivitis, önlem alınmadığı, tedavi edilmediği takdirde, dişi çevreleyen dokuların iltihaba olan “periodontis” e geçebilir ve en son aşamada artık diş sallanmaya başlar ve diş kaybı meydana gelir, diş ve dişleri destekleyen alveolar kemikte geri dönüşsüz hasar olabilir. 

Hastalığın ana nedeni bakteri plağı ve onun oluşturduğu diş taşlarıdır. Bunun yanı sıra bazı insanlarda vücut savunma mekanizmaları diş ve dişeti bölgesinde yetersiz çalışır ve hastalık ortaya çıkabilir. Genetik yapı da hastalığın gelişmesinde önemli bir etkendir. Sigaraya bağlı periodontal hastalıklara son yıllarda sıkça rastlanmaktadır. Sigara kullanan kişilerde, dişetleri ilk bakıldığında, kanamasız ve sağlıklı gibi gözükmesine rağmen dişi çevreleyen alveol kemiğinde sistemik olarak kemik mineral dokusunun bozulmasından ileri gelen erimeler mevcuttur. Sigara içindeki nikotin ve diğer yan ürünler dişetini maskeleyerek daha derin dokularda yıkım ortaya çıkarır. Risk faktörlerinin bir diğeri de strestir. Stres her hastalıkta olduğu gibi periodontal hastalığın da gelişmesi ve ilerlemesinde, kişiyi etkileyerek hastalığın oluşma meyilini arttırır. Bir diğer etken hormonal değişimler olup hastalık puberte, hamilelik, menstürasyon, menopoz dönemlerinde de görülebilir. 

Diyabet (periodontal hastalıkla kardeş olan bu hastalık yara iyileşmesini etkiler ve enfeksiyon riskini arttırır) periodontal hastalığa neden olmaktadır. Aynı zamanda son yıllarda yapılan araştırmalara göre kardiovasküler (kalp-damar hastalıkları) hastalıklar sonucunda da periodontal hastalık riskinin olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca hekimlerin sebep olduğu uyumsuz restorasyonlar (taşkın dolgular, kötü kronlar), çapraşık dişler, okluzal bozukluklar, diş gıcırdatma ve sıkma ile birlikte bazı hastalıklarda kullanılan antiepileplikler, nifedipine, oiklosporine gibi ilaçlar dişeti hastalıklarını ortaya çıkarabilir.

Yine son yıllarda yer alan araştırmalara göre, kötü ağız hijyenine sahip periodontal hastalıklı hamile bayanlarda erken doğum yapma ve düşük kilolu bebek doğurma riskinde artış görülmüştür.

Dişeti hastalığının tedavisinde diş ile dişeti arasında meydana gelen ceplerin derinliğinin özel bir alet vasıtasıyla ölçülmesi gerekir. Teşhis konulmasında ve tedavi uygulanmasında bu ceplerin miktarı ve derinliği önemli rol oynar. Yapılacak tedavide amaç,  bu ceplerin mümkün olduğunca sıkılaştırılmasıdır. Zira bunların içine yerleşen mikroorganizmaların sizin tarafınızdan fırçalanması ve diş ipi kullanımı ile tamamen temizlenmesi mümkün değildir. 

Rutin temizlik ve kontroller normal şartlarda 6 ayda bir yapılır. Ancak periodontal hastalığı olan veya buna eğilimi olan kişilerde hekimin belirleyeceği daha kısa aralıklarla temizlik işlemi yapılır. Kök yüzeyine tutunmuş olan eklentiler küretaj adını verdiğimiz işlemle özel küretler yardımıyla, yüzeyden uzaklaştırılır ve sağlıklı kök yüzeyi açığa çıkartılır, dişetinin tekrar kök yüzeyine yapışması sağlanır. Eğer cepler bu işlemler ile sıkılaştırılamıyorsa cerrahi olarak, cebi oluşturan dişeti çıkartılır. Eğer bu aşamada erimiz olan kemiğin desteklenmesi gerekiyorsa defekt bölgesine sert doku greftleri ya da hastanın kendi dokusundan elde edilen kemik parçacıkları konularak, kaybedilen dokunun geri kazanılmasına çalışılır.(flep operasyonu).

Unutmayalım; bizim için çok önemli olan ağız hijyenimize dikkat edelim, dişlerimizi, dilimizi, yanaklarımızı diş hekimimizin bize gösterdiği kaidelere uyarak fırçalayalım, diş ipi kullanmayı alışkanlık haline getirelim.

GÜLÜMSEMENİN A B C 'Sİ
FÜSSÜR SEALENT

İlgili Makaleler

 

By accepting you will be accessing a service provided by a third-party external to https://www.turkiyedetedavi.com/