fbpx
Giriş
x
veya
x
x
Kayıt
x

veya

social facebook social twitter instagram

Sağlık Bilgileri & Makaleler

Uzmanlardan Diş Tedavileri, Estetik & Güzellik, Göz Tedavileri, Saç Tedavileri ve diğer birçok sağlık alanlarında faydalı bilgiler.

KLASİK TÜP BEBEK (IVF-In Vitro Fretilizasyon)

Tüp bebek tedavisinin ilk uygulanan halidir. Günümüzde de dünya üzerinde yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir. Bu yöntemde, kadının adet döngüsü göz önüne alınarak, adet başlangıcı itibari ile çeşitli ilaç ve tedavi protokolleri uygulanır , kontrollü bir şekilde follikül adını verdiğimiz yumurta keselerinin gelişimi sağlanmaya çalışır. Belli aralıklarla yapılan ultrason muayeneleri ile folliküllerin istenilen şekilde gelişip gelişmediği takip edilir. İstenilen boyutlara gelen folliküller, hekim gerekli gördüğü takdirde hormon testlerinin seviyelerine bakılarak gelişmeleri değerlendirilir. Uygulanan tedavi protokolüne göre, genellikle adet döngüsünün 10-13. Günleri arası foliküller 17-18 mm boyuta ulaşır. Bu dönemde yumurta toplama işlemi için gün ve saat belirlenir, yumurta çatlatma iğnesi olarak tarif edilen enjeksiyonun zamanı, cinsi ve dozu ayarlanır. Yumurta toplama işlemi ağrılı bir işlemdir. Bu nedenle lokal ya da genel anestezi ile yapılması tavsiye edilir. Her iki anestezinin de birbirine üstünlüğü yoktur. Hastanın isteğine ya da anksiyete dozuna göre anestezi cinsi belirlenebilir. Tek tek folikül denen yumurta keselerinin içindeki sıvı...
Devamını okuyun
  8728 Tıklanma
  0 yorum
8728 Tıklanma
0 yorum

KADIN YAŞININ ÇOCUK SAHİBİ OLMAYA ETKİSİ

Kadınlarda çocuk sahibi olma kapasitesinin, yaşla birlikte azalma gösterdiği bilimsel olarak kanıtlanmış bir durumdur. Düzenli adet gören kadınlarda bile yaşla birlikte yumurtalık kapasitesinin azalmış olma ihtimali mevcuttur. Bir kadın henüz anne karnında 20. Gebelik haftasında sahip olabileceği en fazla sayıda yumurtaya sahiptir. Altı ile yedi milyon civarında yumurta gebeliğin 20.haftasından başlayarak doğal olarak azalmaya başlar. Kadın dünyaya geldiğinde bir ya da iki milyon yumurtası kalmıştır. Aynı kadın ergenliğin başında yaklaşık 300-500 bin, 37 yaşında 25,000 yumurtaya sahip olacaktır. Yumurta sayısındaki bu azalmayla beraber olarak gebe kalabilme potansiyeli de yaşla birlikte azalacaktır. Hamile kalma potansiyeli 35 yaştan sonra azalmaya başlayarak, 37 yaştan sonra bu azalma daha da belirginleşmektedir. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların yumurtalık kapasitelerini değerlendirmek ve çocuk sahibi olma konusunda danışmanlık yapabilmek amacıyla iyi bir tıbbi öykü yanında ultrason ile yumurtalıklardaki öncül yumurtaların sayısının değerlendirilmesi, kanda Follikül Stimulan Hormon (FSH) ile beraber Estradiol seviyenin ölçümü, Anti Müllerian Hormon(AMH) ve inhibin B...
Devamını okuyun
  8484 Tıklanma
  0 yorum
8484 Tıklanma
0 yorum

HISTEROSKOPİ

Rahim boynu kanalı (servikal kanal) ve rahimiçi boşluğunun bir kamera yardımıyla incelenmesini sağlayan operasyon şeklidir. Histeroskop adı verilen optik-kamera sistemi ile sorun yaratan durumların direkt gözle görülerek incelenmesini sağlar. Histeroskopinin en sık olarak kullanıldığı işlemler rahim içersindeki bölmelerin (septum) çıkarılması, yapışıklıkların açılması, polip çıkarılması, tüp bebek başarısızlığının değerlendirilmesi ve myom çıkarılması işlemleridir. Histeroskopi operasyonları, TANISAL HİSTEROSKOPİ ve OPERATİF HİSTEROSKOPİ olarak ayrılır. Ultrasonda bir problem görülmemesine rağmen ya da tam tanımlanamamış yapıların ne olduğunu incelemek amacıyla yapılıyorsa buna TANISAL HISTEROSKOPI adı verilir. Daha ince histeroskopla, genel veya lokal anestezi altında yapılabilir. Direkt göz ile patolojik yapıların bulunup bulunmadığı araştırılır. En sık kullanıldığı durum, tüp bebek tedavileri öncesi ya da başarısız tüp bebek girişimleri sonrasında rahim içi boşluğun değerlendirilmesidir. Hatta küçük patolojiler Histeroskopa adapte edilen mikro enstrümanlarla tedavi edilebilir, küçük biopsiler alınabilir. OFİS HISTEROSKOPI işlemi, yine lokal anestezi altında, flexible bir histeroskopla yapılan tanısal histeroskopik işlemlerdir. Bu işlemler ayaktan, hastaneye yatış gerekmeden yapılabilen...
Devamını okuyun
  13651 Tıklanma
  0 yorum
13651 Tıklanma
0 yorum

HAMİLELİK ÖNCESİ DANIŞMA

Hamilelik güzel olduğu kadar bazı sıkıntıların da yaşanabileceği bir dönemdir. Bu nedenle hamilelik planlayan kadınların, sağlıklı bir hamilelik geçirmek için bir Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanına muayene olmaları, hamilelik sırasında oluşabilecek durum ve riskler hakkında bilgi almaları çok faydalı olacaktır. Unutmamak gerekir ki hamilelik bir hastalık değildir. Fakat kadın vücudunda oluşan değişiklikler insan fizyolojisini zorlayabilmektedir. Doktorunuza başvurduğunuzda yapacağınız görüşmede yaşınız, mesleğiniz, çalışma hayatınız, uyku ve beslenme alışkanlıklarınız, egzersiz kapasiteniz gibi size önemsiz gibi görünen konular doktorunuza ipuçları verecektir. Ayrıca alkol ,sigara ve diğer madde kullanımı, gebeliğinizi olumsuz etkileyebilecek kronik hastalıkların (yüksek tansiyon, kalp, böbrek, şeker hastalığı, sara nöbetleri gibi) belirlenmesi, daha önce geçirmiş olduğunuz ameliyatların ve hastalıkların (myom, yumurtalık kisti, iltihaplanmalar gibi) belirtilmesi ve varsa önceki gebeliklere ait olumsuz durumların anlatılması (düşük, ölü doğum, anomalili doğum gibi), hamilelik öncesi ve sırasında bir yol haritası oluşturacaktır. Ayrıca bazı jinekolojik hastalıklar ve enfeksiyonlar hamile kalmada güçlüğe veya hamile kalındığında düşüklere sebep olabileceği hatırlanmalıdır....
Devamını okuyun
  7665 Tıklanma
  0 yorum
7665 Tıklanma
0 yorum

AĞRILI ADET GÖRMEK

AĞRILI ADET GÖRMEK, ENDOMETRİOZİS VE ENDOMETRİOMADA (ÇİKOLATA KİSTİ) ENSIK GÖRÜLEN BELİRTİLERDEN BİRİDİR. Ağrılı adet görme (dismenore )dediğimizde; beklenen adet gününün hemen öncesinde ve adet sırasında, ağrı kesici kullanmadan geçmeyen ağrılar aklımıza gelir. Adet kanaması sırasında, endometrium adı verilen en iç tabaka kanama ile beraber atılır. Adet döngüsünün başında hormonal uyarımlarla, oluşabilecek bir gebeliğin yerleşebilmesi için Rahim iç tabakası yeniden kalınlaşır ve kan damarlarından zengin hale gelir. Bu her adet döneminde tekrarlanan bir durumdur. Ağrılı adet görme deyince öncelikle bu durumun, ilk adet görmeye başlanan yaştan beri mi, yoksa sonradan ortaya çıkan bir durum mu olduğunu ortaya koymamız iyi olur. Çünkü primer amenore dediğimiz, ilk adet yaşından beri olan ağrılı adet görme genellikle anatomik farklılıklara bağlı olmakla birlikte, sekonder dismenore dediğimiz, daha önce ilaç kullanmayı gerektirmeyen şiddette ağrı ile ya da tamamen ağrısız bir şekilde adet gören kadının, bir zaman sonra giderek artan bir şekilde ağrı ile beraber adet görmesidir. Sekonder dismenore...
Devamını okuyun
  6048 Tıklanma
  0 yorum
6048 Tıklanma
0 yorum

DÜŞÜKLER (ABORTUS)

Aslında hamilelik kendi başına mucizevi bir olaydır. Düşükler de bu mucizenin kötü sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkar. Hamileliğin görülebilmesi için, pek çok olayın arka arkaya belli bir düzende takip etmesi gerekir. Bu olayların oluşmasındaki bozukluklar ya hamileliğin ortaya çıkmamasına ya da düşükle kaybedilmesine neden olabilir. Düzenli olarak 28-30 günde bir adet gören bir kadında, yumurtalıktan yumurtanın atılması 12-16. Günler arasında olur. Eğer bu dönemde bir cinsel ilişki olursa, spermle yumurta Fallop tüpleri adını verdiğimiz, yumurtalıklar ve rahim arasındaki tüplerin içinde karşılaşarak döllenme gerçekleşebilir ve hamilelik ortaya çıkabilir. Hamileliğin oluştuğunu genellikle beklenen adet gününde adet kanamasının olmaması ve yapılan kan veya idrar testinde hamilelik hormonunun yükselmiş olarak bulunmasıyla tespit ediyoruz. Bu durum çoğu ailede sevinç yaratırken bazen kulaktan duyma bilgiler, düşük yapma korkusu ile hayatımızı anlamsız yere kısıtlamamıza neden olabiliyor. Düşük tıbbi terimiyle abortus; anne karnındaki bebeğin 5 ayı doldurmadan ya da 500 gr ağırlığa ulaşmadan kaybedilmesi durumudur. İlk 3 aydan önce...
Devamını okuyun
  6013 Tıklanma
  0 yorum
6013 Tıklanma
0 yorum

DOLGUN DUDAKLARIN CAZİBESİ

Yüzyıllardır her yaştan insan dolgun dudaklara sahip olmak için çaba harcıyor. Dolgun dudaklar, genç ve çekici bir yüzün adeta olmazsa olmazlarından...Mükemmel, öpülesi dudaklara sahip olabilmek adına hem kadınlar hem de erkekler yıllardır çeşitli yöntemlerin peşinden koşuyorlar; makyaj malzemeleri, destekleyici masaj yöntemleri, aletler, enjektabl ürünler...Bütün bu çeşitliliğe rağmen günümüzde ideal dolgu malzemesi arayışları halen sürmekte. Peki en uygun yöntemi nasıl belirleyeceğiz? Bunun yanıtı kişinin doğal anatomik yapısının detaylı bir değerlendirilmesinin yanısıra, özellikle kişisel tercih ve isteklerinin çok iyi anlaşılmasında yatıyor. İdeal olan , bu detaylı değerlendirmeyi yapacak kişinin, tüm yöntemler konusunda bilgi ve deneyim sahibi bir estetik- plastik cerrah olması...Böylelikle bu iş için kime gitmeliyim sorusunun yanıtı da verilmiş oluyor. Kişinin kendine özgü anatomik yapısının değerlendirilmesi, uygulanacak yöntem için yol gösterici. Dudak yapısı insandan insana değişmekle birlikte kabaca beş grupta toplanabilir. Bunlardan ilki, hem alt hem de üst dudağın ince, zayıf ve düz bir yapıda olduğu kişiler. Bu tip dudaklar, kalıtımsal özelliklere...
Devamını okuyun
  10398 Tıklanma
  0 yorum
10398 Tıklanma
0 yorum

MEMEYE YÖNELİK PLASTİK CERRAHİ GİRİŞİMLER

Memeye yönelik estetik ve rekonstrüktif girişimler plastik cerrahinin en önemli uğraşı alanlarından biridir.Özellikle son on yılda bu alanda çok ciddi gelişmeler olmuştur. Bu yazıda estetik ve rekonstrüktif meme cerrahisinde bugün sıklıkla uygulanan yöntemlerden bahsedilecektir. Her ne kadar rekonstrüktif meme cerrahisi sıklıkla meme kanseri sonrası organ kaybına uğramış hastalarda memeye benzer bir dokunun yeniden oluşturulmasını hedefliyorsa da arzu edilen sonuç sağlıklı memeye en yakın görünümdeki bir memenin oluşturulmasıdır. Memenin cerrahi olarak çıkarılması ve bunu izleyen radyoterapi veya kemoterapi döneminde hastanın temel kaygıları primer hastalığın tedavi edilmesi ve tekrarının önlenmesi gibi konulara yoğunlaşır.Bazı durumlarda bir yıla kadar uzayan bu dönem sona erip hasta tedavi öncesi yaşamına dönmeye başladığında beden imajının kabulünde az veya çok sorunlarla karşılaşır. Rekonstrüktif meme cerrahisi temelde ruhsal anlamda bu organ kaybının yarattığı travmayı azaltmaya yönelik bir girişimdir. Ancak meme kanserlerine yönelik tedavilerin başarı şansının giderek artması ve bunun sonucunda tedavi sonrası yasam süresisinin ve kalitesinin yükselmesi , kadınların sosyal...
Devamını okuyun
  13633 Tıklanma
  0 yorum
13633 Tıklanma
0 yorum

TÜP BEBEK TEDAVİ AŞAMALARI

İnfertilite kliniğine başvuran ve tüp bebek tedavisi gerek görülen çifti neler beklemektedir? Öncelikle ilk görüşme çiftin tıbbi ve üreme sağlığı ile geçmişi gözden geçirilir. Kadının ve erkeğin yaşı, evlilik süresi, cinsel ilişki sıklığı, korunmasız ilişki dönemi çok önemlidir. Kadının adet düzeni, tüylenme durumu, daha once geçirdiği hastalıklar, Rahim ve yumurtalıkları ilgilendiren hastalık ve operasyonlar, kilo alıp verme düzeni, beslenme ve egzersiz alışkanlıkları, ailedeki kadınların kısırlık ve gebeliğe ait hikayeleri, erken menapoz varlığı üzerinde konuşulması gereken konulardır. Erkeğin geçirdiği enfeksiyonlar, cinsel fonksiyonlarla ilgili konular, genital bölgeye olan travma ve operasyonlar hikayenin önemli kısmını oluşturmaktadır. Çiftin sigara, alkol tüketim alışkanlıkları da önemli, infertilite-kısırlık tedavisi öncesi üzerinde durulması gereken konulardır. Görüşme sonucunda infertilite nedeni tespit edildiğinde doğal olarak nedene yönelik tetkik ve tedaviler uygulanmaktadır.  İnfertilitede nedeni belirlemek için kullandığımız bazı ana testler vardır. Öncelikle kadının jinekolojik muayenesi gereklidir. Bu muayene sırasında adet düzeni, enfeksiyon öyküsü, yumurtalık kapasitesi, rahimi ilgilendiren anatomik anormallikler gözden geçirilmektedir. Kısaca...
Devamını okuyun
  8242 Tıklanma
  0 yorum
8242 Tıklanma
0 yorum

POLİKİSTİK YUMURTALIK SENDROMU

Bir kadın için adetlerin düzenli olması çok önemlidir. Çünkü düzenli bir adet, düzenli bir yumurtlamanın varlığının kanıtı olarak sayılır. Tabii adetlerin düzenli olması her zaman yumurtlama olduğunu göstermese de ( menapoza yakın dönemde düzenli adet görülmesine rağmen yumurta gelişimi sağlıklı olmayabilir), genellikle doğrudur. Üreme çağındaki bir kadında, süregen adet düzensizliğinin en önemli sebebi polikistik over sendromudur. Normal adet döngüsünü 21-35 gün aralığı olarak kabul ettiğimizde, Polikistik over sendromlu kadınlarda adetler 35-40 günden uzun olabileceği gibi, adet oluşturucu ilaç almadan aylarca adet görememe şeklinde de kendini gösterebilir. Polikistik Over Sendromu (PKOS), üreme çağındaki kadınların %8-18 ini etkileyen bir endokrin bozukluktur. Tanı kriterleri, 2003 deki Roterdam Konsensusu’na göre belirlenmiştir. Bu kriterler; yumurtlama bozukluğu ve yumurtlamanın olmamasıyla ortaya çıkan adet düzensizlikleri, adet olamama, seyrek aralarla adet olma, klinik veya biyokimyasal olarak tesbit edilen androjen fazlalığına bağlı değişiklikler (tüylenme artışı, akne-sivilce artışı, erkek tipi kilo alımı) ve ultrasonografik muayenede tipik polikistik yumurtalık görünümüdür. Bu kriterlerden...
Devamını okuyun
  8146 Tıklanma
  0 yorum
8146 Tıklanma
0 yorum

Estetik ve Fonksiyonel Burun Cerrahisi

Burun estetiği ameliyatı (rinoplasti, rhinoplasty) resmi istatistikler bulunmasa da ülkemizde hem kadınların hem de erkeklerin en sık yaptırdığı estetik ameliyattır. Bu ameliyat bazen sadece estetik amaçlı olarak yapılsa da çoğu kez burundan nefes alma sorunlarını düzelten işlemler de ameliyata dahil edilmektedir (septorinoplasti, fonksiyonel rinoplasti).  NASIL BİR AMELİYAT? Burun, her ne kadar insan vücudunda nisbeten küçük bir organ olsa da, tam yüzün ortasında yerleşmiş olması, nefes alma gibi hayati bir işleve sahip olması ve çok sayıda farklı dokuyu bulundurması açısından ameliyatı teknik olarak zordur. Örneğin görsel ve estetik olarak bazı bölgelerin (birimler, üniteler) değiştirilmesi diğer bölgelerde estetik olmayan görüntülere yol açabilir ya da işlevsel birimlerde sorunlara yol açarak nefes almada zorluklar ortaya çıkarabilir. Burun estetiğinde amaç, burun içindeki kıkırdak, kemik, örtücü doku, bağlar gibi anatomik yapıların miktarını, şeklini ve yapısını değiştirerek buruna yeniden şekil vermektir. Bu işlem sanıldığı gibi heykel hamuruna şekil verme işlemiyle benzerlik göstermez. Daha çok bir binaya şekil vermeye...
Devamını okuyun
  9368 Tıklanma
  0 yorum
9368 Tıklanma
0 yorum

Estetik Zirkonyum Diş

Zirkonyum Diş Kaplama Diş Nedir? Zirkonyum porselenlerin en büyük farkı, diş dokuları ve diş eti ile olan mükemmel uyumludur. Zirkonyum diş kaplamaları ile, porselen metal destekli porselenler arasındaki bu belirgin farklar nedeni ile zirkonyum porselenlerin tercih edilmektedir. Özellikle sağlığı ve estetiği bir arada isteyen hastaların tercihi olan metal desteksiz zirkonyum porselenler daha uzun ömürlü olabilir. • Zirkonyum ışığı geçirdiklerinden doğal diş yapısına çok benzer estetik oluşturur, çok iyi yapılmış olan metal destekli porselenlerde bile bir matlık ve yapaylık vardır. Bu nedenle özellikle ön dişlerde zirkonyum tercih edilir. Diş Hekimi Sertaç Kızılkaya zirkonyum diş kaplamaların diş eti ile biyo uyumlu olduğunu belirtti. •Porselen yüzeyleri son derece pürüzsüz olacağı için sigara ve benzeri sebeplerden kaynaklanan lekelenmeleri ve diş taşı oluşumlarını minimuma indirir.  • Metal destekli porselenler bazı ışıklarda ağızda yokmuş gibi koyu renk bir boşluk görüntüsü verirler. Zirkonyum da ise aynı doğal diş gibi her türlü ışığı geçirirler.  • Kahve, çay, sigara gibi...
Devamını okuyun
  12382 Tıklanma
  0 yorum
12382 Tıklanma
0 yorum

MUTSUZ OLMANIN 10 ADIMI

  Mutsuz olmak için mutlaka bunları yapın! Gün içinde her fırsatta mutsuz olduğunuzu düşünün. Hayatta iyi giden şeyler varsa biteceğini unutmayın. Geçmiş kötü yaşantılarınızı hatırlamaya çalışın. Dostlarınızın ufak hatalarını büyütün ve onları hayatınızdan çıkarın. Gelecekte mutsuz olacağınızı hayal edin. Sahip olduklarınızı çok nadir ama eksiklerinizi sürekli düşünün. Yaşantınızın kötü olmadığını göstermeye çalışan varsa sakın inanmayın. Acıklı dizileri izleyin ve yaşantınızla ortak noktalarını bulmaya çalışın. Mutlu olacak gibi olduğunuzda oturun ve mutsuzluğun tekrar beyninize hakim olmasını bekleyin. Bütün bunlara rağmen yine mutlu hissediyorsanız birinci maddeye geri dönün.  
  8943 Tıklanma
  0 yorum
8943 Tıklanma
0 yorum

HAMİLELİK DÖNEMİNDE EŞİN TUTUMU NASIL OLMALI?

Anne adayı bu dönemde desteğe ihtiyaç duyar. Hamile kadına karşı eşi sakin ve anlayışlı olmalıdır. Onun hassas, alıngan ve ilgiye ihtiyacı olduğu bir dönemde olduğunu göz önünde bulundurmalı, ilgi istediği zaman görmezlikten gelmemeli ya da “zaten ilgileniyorum daha fazla nasıl ilgi göstereyim?” diye düşünmemelidir. Bu dönemde anne adaylarının geçirdiği gerek hormonal gerekse psikolojik değişiklikler sonucu uyku azalıyor. Kendini daha sıkıntılı hissediyor, hamilelik dönemi ile ilgili korkular yaşayabiliyor. Kimi anne adayı bu dönemi daha rahat geçirirken kimisi yoğun desteğe ihtiyaç duyabiliyor. Birlikte zaman geçirmek önemli. Bu dönemde eşlerin yapması gereken; eskisine göre daha sık arayıp sormak, gün içinde yapabiliyorsa yanına gelmek, yapamıyorsa da telefon ederek onunla daha çok zaman geçirmek, evde yalnız bırakmamak, akşamları iş çıkışı birlikte dışarı çıkıp zaman geçirmek. “Yorgunum bir şey yapmayalım” demeden, gün içinde sıkılan eşiyle nitelikli zaman geçirmeye gayret etmek çok önemli. Onun korku ve endişelerini hafife almadan üzerinde konuşmalı, yapabildiği kadar onu sakinleştirmeye çalışmalıdır. Ev işlerine...
Devamını okuyun
  8445 Tıklanma
  0 yorum
8445 Tıklanma
0 yorum

Çocuğunuz Tembel Mi?

  Ders çalışmayan çocuklarımıza tembel yaftamız hazırdır. “Tembellik etmesen ne güzel notlar alırsın. Oturup çalışmıyorsun. Neyin eksik?” der söylenir dururuz. Hele hele cep telefonu ve bilgisayar ile çok zaman geçiriyorsa onu elinden almanın kendisini çalışmaya yönlendireceğini düşünürüz. Kavga dövüş elinden alabilsek bile yine çalışmaz ve gözümüzün içine baka baka televizyonun karşısına otururlar. Bu durumdaki çocuklarımız dikkat eksikliğinden dolayı dersin başına oturmuyor olabilirler. Dersin başında çabuk sıkılıyor, on dakika sonra yerinden kalkıp dolanmaya başlıyor, ders çalışırken sık sık çeşitli bahanelerle size sorular soruyor, sınavlarda da bolca hatalar yapıyorsa bu çocuğunuzun tembel olduğu anlamına gelmez, sadece çabuk sıkılıyor, dikkati dağılıyordur. Dikkat eksikliği düzeldiğinde bu durum kalkar ve ders çalışmaya başlarlar.Tembel dediğimiz hiçbir çocuk tembel değildir. Ders çalışmıyor, dersin başında oturamıyor ve çabuk sıkılıyorsa mutlaka bir problem vardır. Bu problem düzelmeden dersin başına oturamaz. İçi sıkılır, dikkati dağılır, dersten kopar, kafası başka konulara gider, aynı durumu okulda da yaşar. Sınıfta öğretmen onun dalıp gittiğinden,...
Devamını okuyun
  8792 Tıklanma
  0 yorum
8792 Tıklanma
0 yorum

ÇOCUKLARIMIZI BEKLEYEN TEHLİKE: SİBER TACİZ

 Günümüz internet ortamı getirdiği olumluluklar yanında tehlikeleri de barındırmakta, kimi zaman denetimden çıkarak çocuklar ve gençler yönünden tehdit oluşturmaktadır. Özellikle 7-17 yaş arası çocuklar ve gençler bu yönden risk altında olup internet yaşantıları denetlenmediği taktirde vahim sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. ÇOCUKTAN ELDE EDİLEN BİLGİ VE GÖRÜNTÜLER ŞANTAJ UNSURU OLARAK KULLANILIYOR 7-17 yaş arası çocuk ve gençlerin yaşadığı cinsel merak, cinsel tacizler için risk oluşturmaktadır. Bu yaş grubunu çeşitli şekillerde kandırabilen insanlar başlangıçta masumane başlayan yazışmaları daha sonra kamera görüntüleri ile sürdürebilmekte ve daha sonra da elde edilen kamera görüntüleri şantaj amaçlı kullanılarak cinsel istismara yönelebilmektedirler. TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR Türkiye’de internet üzerinden istismara uğrayan 862 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma % 62,5’inin kendisini istismar eden kişiyle internet üzerinden, %73,3’ünün facebook, %16.7’sinin ise msn yoluyla tanıştığını ortaya koymuştur. Siber tacizin fiziksel temasa varmasının ötesinde, sözel tacizin, teşhircilik ve pornografik amaçlı çocuk kullanımına kadar varması tehlikenin boyutlarının daha da büyümesine neden olabilmektedir. Bu istismarın sonucunda...
Devamını okuyun
  39834 Tıklanma
  0 yorum
39834 Tıklanma
0 yorum

KAYIPLARIMIZ

Yaşantımızdaki insanları çeşitli nedenlerle kaybederiz. Kimisini ölümle, kimisini ayrılıkla, kimisini araya giren küslüklerle. Gidenlerin kimisi geri gelir, kimisi hiç geri gelmez, kimisini ise belki biz görmek istemeyiz. Bütün bunlar yaşantımızdaki kayıpları oluşturur. Kayıp aynıdır ama bizim tepkilerimiz bize göre ve yaşadığımız ilişkiye göre değişir. Ben bu yazımda daha çok ayrıldığımız insanlardan dolayı yaşadığımız kayıplardan bahsetmek istiyorum. BİTECEK BİR İLİŞKİYİ KİMSE KURTARAMAZ Kimi kayıplar bize yaşamın sonu gibi gelirken kimi kayıplarda ise içimizi gizli bir sevinç kaplar. Hayatımızdan çıkaramadığımız kişi kendi kendine gitmiştir. Bu yüzden kayıpların şiddeti ilişkinin bizim ona ne kadar değer verdiğimiz ve sahiplendiğimiz ile ilişkilidir. Giden insan biz istemezsek bizi üzemez. “Güzelliğin on para etmez bendeki bu aşk olmasa” diyen Yunus Emre’nin dediği gibi bizim gönlümüzdeki aşktır gideni kıymetli kılan. Bu yüzden gidenin ya da kaybettiğimizin arkasından duyduğumuz acı bize ve kişiliğimize bağlıdır. Eğer çok acı çeken, kendini suçlayan, “O iyiydi ama ben onu üzdüm” diyen, yaptığı olumsuzlukları görmek...
Devamını okuyun
  8055 Tıklanma
  0 yorum
8055 Tıklanma
0 yorum

İNTİHARA EĞİLİMLİ MİSİNİZ?

Zaman zaman intihar düşünceleri gelip, ölüp kurtulayım der misiniz? Hastalıklarınız geçmiyor ve yaşam çekilmez hale geliyor mu? Geçmişte intiharı denediğiniz oldu mu? Zaman zaman kendinize zarar verici davranışlarınız olur mu? Ailenize, sevdiklerinize kızıp kendimi öldürürsem onlar bunun acısını çekerler diyor musunuz? Yaşamı kaldıramıyorum, her şey ağır geliyor diyor musunuz? Kendinizi yapayalnız ve desteksiz hissediyor musunuz? İntihar edenleri savunur onların çaresiz olduğunu öne sürer misiniz? Ailenizde geçmişte intihar eden oldu mu? Öfkelendiğinizde anda gözünüz bir şeyi görmez ve kendinize zarar vermeye kalkar mısınız? "Hayır"ların sayısı fazla ise... Cevaplarınızdaki “Hayır” ların sayısı “Evet”lerin sayısından fazla ise intihara eğilimli değilsiniz. Ölüm zaman zaman kurtarıcı gibi geliyordur ama yaşama daha bağlı olmak sizi kurtarıyor. İntihar kişinin çaresizliğinde ortaya çıkan bir duygu olup bununla baş edebilmek zaman zaman güç gelse de yaşamınıza son vermek çözüm değildir. İntihar düşünceleri depresyonla ortaya çıktığı için depresyonun tedavi edilmesi intihar düşüncelerini kaldıracak, terapiler intihar düşüncesini kurtarıcı olmaktan çıkaracaktır. İntihar düşünceleri...
Devamını okuyun
  17098 Tıklanma
  0 yorum
17098 Tıklanma
0 yorum

PANİK BOZUKLUĞUN İLAÇSIZ TEDAVİSİ

Panik bozukluk birden bire başlayan nefes alamama, kalp çarpıntısı, ölüm duygusu, kontrolü kaybedip deli olma korkularının yaşandığı bir hastalıktır. Geldiği zaman en fazla 20 dakika sürse bile bunu bir kere yaşayan kişi sürekli olarak bunu yaşama korkusu ile yaşantısını kısıtlamakta ve gün boyu panik gelir mi diyerek beklemektedir. Panik bozukluğu olan kişiler halk arasında yaygın inanışla bağımlı olma korkusu yaşayarak ilaç kullanmak istememekte, ilaç dışında bir seçenek olmadığını düşünerek hastalığı ile birlikte yaşama yoluna gitmektedir. Tabii bu hastalıkla birlikte yaşamak mümkün olmadığı için de hayatı zorlaşmaktadır. Panik bozukluk ilaçsız olarak tedavi edilebilir. Özellikle hastalığın ilk başladığı zamanlar yakalandıysa ve hastalar terapiye uyum sağlarlarsa o zaman ilaç kullanmadan, terapi ile atlatılması mümkündür. Bu konuda bilişsel terapilerin faydası çoktur. Gelen rahatsızlığın bir kalp krizinin göstergesi olmadığı, bunların kişiyi öldürmeyeceğini fark etmesi kişinin panik konusunda ki korkularını kaldırmaktadır. Egzersiz yaptığı zaman da aynı belirtileri yaşayıp, sık nefes alıp verdiğinin ve kalp atım hızının yükselmesinin...
Devamını okuyun
  7269 Tıklanma
  0 yorum
7269 Tıklanma
0 yorum

Niçin Evleniriz ? Evlenmek Gerekli mi ?

Bazı meslektaşlarımın, bazı aydınların ve evlilik sorunları üzerinde çalıştığımı duyan dostlarımın sık sık sordukları, ‘’Evlilikten yana mısın yoksa evlilik kurumuna karşı mısın?’’ sorusunu ben kendi anlayışımla ilgi alanım dışında tutmuşumdur. Çünkü böyle bir soru, ‘’4000 yıl önce insanlar neden evliliği kabul ettiler, böyle bir kurumu neden geliştirdiler?’’ sorusuna yanıt arama kadar zor ve geçerliliği olmayan bir sorudur. Bazı çevrelerce tartışılmasına, olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya konmasına karşın, sorunun bu biçimde ele alınıp çözümlenmesine olanak göremiyorum. Benim somut olay ve gözlemlere dayanan, uygulamalı bilimsel uğraşımla da uzak yakın bir ilgisi yoktur bu sorunun. Çünkü beğensek de beğenmesek de, evlilik günümüzün toplumsal bir gerçeğidir. M.Ö. 2000 yılından günümüze kadar devam etmiş, çağlar boyu temel nitelikleri değişmemiş yönleriyle geçerliliğini koruyan, varlığını sürdüren bir gerçektir. Insanın belki de doğadışı kurduğu, geliştirdiği ilk kültür olgusudur evlilik. Bir kültür ürünü olduğu için, insanın her kültür ürününde görülen zayıflıklar, aksaklıklar bünyesinde taşıması da doğaldır. Zamanla gelişip değişime uğrayabilir,...
Devamını okuyun
  7342 Tıklanma
  0 yorum
7342 Tıklanma
0 yorum